HAPİSHANENİN DOĞUŞU
–Bir Kitaptan Sekenler–
“Modern iktidar büyük gözaltıdır.”
“Adaletin mahkumların bedenlerine müdahale etmesi ve ulaşılması hala gerekiyorsa da, bu artık çok daha derli toplu kurallara göre olacak ve daha “yüksek” bir amacı hedefleyecektir. Bu yeni tutumun etkisiyle, anatomi üzerinde oynayarak azap çektiren celladın yerini koskoca bir teknisyenler ordusu almıştır: gözetmenler, hekimler, papazlar, psikiyatrlar, psikologlar, eğitmenler, bunlar yalnızca mahkumun yanındaki varlıklarıyla, adaletin ihtiyaç duyduğu methüsenayı ona yapmış olmaktadırlar. ”
“İnsanlar kapalı ortamlara tıkılır, o ortamlarda kendi aralarında bir uyum içinde mekanın düzenine uygun, belirli zaman dilimlerinde çalışırlar, çalışırlar, çalışırlar. Amaç mı? Daha üretken, daha yapıcı bir toplum elbette. mesela bir devlet memuru -genelde- sabah erkenden uyanır, işe doğru yola çıkar, ofisine geçer ve koltuğuna oturur. Saat saat yapacakları planlanmıştır. Yemek yemesi gereken saat bellidir ve hatta tuvalete gidebileceği saatler de kimi zaman. Böylece otorite bizim yerimize bizi düşünerek insani ihtiyaçlarımız için boşuna zaman ve enerji harcamamızı hedeflemiştir. Artan enerji toplumun egemenliğine aktarılır, kaynağı güçlü tutmak için de bu rol model toplumda her yaştan insana uygulanır. Doğduğumuzdan itibaren aile içinde, okul çağına geldikten sonra okulda, askerlik çağına gelince kışlada, sonra insanın çalıştığı yere göre fabrikada, ofiste, şirkette, hastanede ve hapishanede disiplin altında olur toplumlar. Kişi kendi enerjisini kaynak olarak kullanamayacak duruma gelmişse adres tımarhanelerdir. Fakat üzülmesin tımarhanedekiler, dışarıda akıllı avı vardır hapishanelere sokulmaları için.”
“Mahkemeler, artık eskiden olduğu gibi yalnızca çağımızın sefalet ve yaralarının sergilendiği bir yer, toplumsal düzensizliğimizin hüzünlü kurbanlarının yan yana sergilendikleri bir yer değildir: Buralar aynı zamanda savaşçıların haykırışlarıyla inleyen bir arenadır.”
“Çünkü ne yazık ki çoğumuzda iş namusu yok, hayatın tek amacının ne pahasına olursa olsun maddeye ulaşmak olduğu inancı egemen, bu yüzden insanlarımızın çoğu yaptıkları işi sevmiyorlar.”
“Bizim toplumumuz gösteri değil, gözetim toplumudur.”
“…18. yy dan sonra halka açık cezalandırma sahne olmaktan çıkmış, celladın caniliğinin yerini yargıçların katilliği almıştır…”
“Suçluluk, hapishanenin adaletten aldığı intikamdır.”
“Ölümün yere düşürdüğü şey sadece maskedir ve başka bir şey değildir; iskeletin sırıtıklığını keşfetmek için ne gerçek, ne de güzellikten değil de, yalnızca alçıdan meydana gelen biçim ve yaldız olan bir şeyi kaldırmak yetmiştir. îşe yaramaz maskeden cesede kadar aynı sırıtma sürmüştür. Fakat delinin gülüşündeki şey, onun daha önceden ölümün gülüşüyle gülüyor olmasıdır; ve meczup ölümü haber vererek onu silahlarından yoksun bırakmıştır.”
“Hapishane tarihi veya “gözetim altında tutulma ve cezalandırma”nın tarihi birçok kimse için şaşırtıcı olmaktadır. Çünkü “tarih” çoğumuz için nihayette zaferlerin, büyük adamların yaptıklarının etkilerinden anlatısıdır, daha doğrusu bir kahramanlık öyküsüdür. İnsanların insanlara egemen olmak için geliştirdikleri yöntemler, bireysel veya ortaklaşa olarak çekilen ve çektirilen azaplar, iktidarın bireyleri gözetim altında tutmaya yönelik olarak oluşturdukları mekanizmalar, disiplinler, işte bunlar “tarih olamaz”.
* Michel Foucault

Önceki İçerikİstikamet : 91
Sonraki İçerikİstikamet : 93