ZERDÜŞT’ÜN BUYURDUĞU…*
Bazı yerlerde daha uluslar ve sürüler vardır, ama bizde yoktur kardeşlerim: burda devletler vardır. Devlet mi? O da ne? Peki! Şimdi bana kulak verin, size ulusların ölümünden söz açacağım. Bütün soğuk canavarların en soğuğuna devlet denir.
Soğuk soğuk yalan söyler o; ve ağzından şu yalan sürüne sürüne çıkar: “Ben, devlet, ulusum ben.” Yalan! Yaratıcılardı ulusları yaratanlar ve onların üstüne bir inanç ve bir sevgi asanlar: böylece hayata hizmet ettiler. Yıkıcılardır, nicelere tuzak kuranlar ve buna devlet diyenler: onların üstüne bir kılıç ve yüz arzu asarlar… Nerde daha ulus varsa, orda devlet anlaşılmaz; kem göz ve yasalara, törelere karşı işlenmiş bir günah sayılarak ondan nefret edilir. Size şu belirtiyi veririm: her ulus kendi iyilik ve kötülük diliyle konuşur: komşu anlamaz bunu. O, dilini, yasaları, töreleri içre yaratmıştır kendine. Fakat devlet, bütün iyilik ve kötülük dilleriyle yalan söyler ve ne söylese yalandır. Ve nesi varsa hepsi çalmadır. Düzmedir onda her şey; çalınmış dişlerle ısırır bu ısırgan. Barsakları bile düzmedir onun… İyilik ve kötülük dillerin karışıklığı; devletin belirtisi olarak bu belirtiyi veririm size.
Gerçek, ölüm istemini gösterir bu belirti! Gerçek, ölüm vaizlerini çağırır o! Gereğinden arta insan doğuyor: gereksizler için yaratılmıştır devlet! Hele bakın, devlet nasıl ayartıyor bu gereksizleri! Nasıl yutuyor, çiğniyor da çiğniyor onları! “Yeryüzünde benden büyüğü yoktur: düzenleyen parmağıyım ben Tanrı’nın.” böyle böğürür o canavar. Ve yalnız uzun kulaklılar ve kısa görüşlüler değildir diz çökenler!
Ah, size de fısıldar, ey ulu canlar, karanlık yalanlarını o! Ah, kendilerini harcamayı seven zengin gönülleri bulur çıkarırır o! Evet, sizi de bulur çıkarırır o, ey eski Tanrı’yı yenenler! Siz savaştan yorgun düştünüz, şimdiyse yorgunluğunuz yeni puta yarıyor! Çevresine kahramanlar ve onurlu kişiler dizmek ister o, yeni put! İyi vicdanların günışığında ısınmayı sever o, soğuk canavar! Siz ona taparsınız, herşeyi verir size, bu yeni put: Böylece erdemlerinizin parıltısı ve gururlu gözlerinizin bakışını satın alır. Gereksizleri ayartmada sizi yem olarak kullanır!
Evet, cehenneme vergi bir araç uydurulmuştur burada, Tanrısal şeflerin süslü koşumu içre şıngırdayan bir ölüm atı! Evet, niceler için bir ölüm bulunmuştur burada, kendini hayat givi över: Gerçek, yürekten bir yardım bütün ölüm vazilerine! Devlet derim ona, herkesin ağı içtiği yere, iyilerin ve kötülerin: Devlet herkesin ağır ağır kendi canına kıymasına “hayat” denen yer. Şu gereksizlere bakın hele! Türeticilerin eserlerini ve bilgelerin hazinelerini çalarlar: Kültür derler hazırlıklarına. Ve her şey sayrılık ve sıkıntı gelir onlara! Şu gereksizlere bakın hele! Hep sayrıdır onlar; safralarını kusarlar ve buna gazete derler. Birbirlerini yutarlar ve kendilerini dahi sindiremezler. Şu gereksizlere bakın hele!… Servet edinirler ve bununla züğürtleşirler. Güç isterler, en çok da güç kaldıracını, bol parayı isterler, Bu yetersiz kişiler…Tırmanışlarına bakın şu çevik maymunların! Bir birinin sırtına binerek tırmanırlar, böylece çamura ve uçuruma yuvarlanırlar. Hepsi de tahat ulaşmak ister: bu onların çılgınlığıdır. Tahtın üstünde sanki mutluluk otururmuş gibi! Çokluk çamur oturur tahtın üstünede. Taht da çokluk çamurun üstünde oturur. Bana hepsi çılgın görünür bunların ve tırmanan maymun ve azgın görünür…
Burnuma kötü kokar putları, o soğuk canavar: Hepsi de kötü kokar burnuma, bu putperestlerin! Kardeşlerim, bunların ağızlarının ve iştahlarının dumanında boğulmak mı istiyorsunuz?. Pencereleri kırıp dışarı fırlasanız…
*Friedrich Nietzsche

Önceki İçerikİSTİKAMET | SAYI 90
Sonraki İçerikİSTİKAMET | SAYI 92