Her yanı düşmanlarla çevrili bir ülkenin “adam edilmesi gereken insanları” olmuşuz yetmiş beş yıl boyunca. Ağdalı ve sonu gelmez nutuklar asılmış boynumuza bize rağmen biz için. Şaşalı törenlerle kullanılmasına özen gösterilen Cumhuriyetin 75 yılında neler görmüşüz neler. Padişaha kul tebaa olmaktan, oligarşiye köle vatandaş olmaya kadar geçen süreçte bir türlü “sarı benizli-mavi kanlı” efendi taslaklarına yaranamadık. Kırklı yıllarda jandarma dipçiğinden, altmışlı yıllarda Avrupa kapıların derdest edilip sürülüşümüze; yetmişlerde gençlerimizin birbirlerine kırdırtmasından, seksenin kara eylüllerinde işkence ve darağaçlarına; doksanların soygun ve yağma düzeninden iki binlerin çete, mafya, terör ve tiksindiren baskı yöntemlerine kadar yaşanan ve halkımızın hafızasına kazınmış bir süreçti bu. Geldiğimiz nokta ne ifade ediyor şimdi? Hala “Adam edilmesi gerekir” yaftası milyonlarca insanın boynunda.

   İkinci Dünya Savaşı sonrasında savaş suçlularının yargılandığı ünlü Nürnberg mahkemelerinde sanık sandalyesinde oturan Nazi subaylarına “Neden Yahudi soykırımı ve tehcirine giriştikleri” sorulduğunda mahkeme heyetinin aldığı cevap ilginçtir: “Biz yalnızca yürürlükteki yasaları uyguladık!” Ne kadar da tanıdık bir cevap değil mi? Neden onlarca düşünür cezaevlerinde, neden inancı yüzünden başını örttükleri için kız öğrencilere Nazi kampı uygulamaları yapılmakta, neden giyimleri yüzünden şu kadar insan içeride tutulmakta, neden yüzlercesi faili meçhullerde yok edilmekte diye sorduğumuzda etkili ve yetkili çevrelerden alacağımız cevap aynıdır: “Biz yalnızca yürürlükteki yasaları uyguluyoruz!” Dünya üzerinde diktatoryal rejimlere baktığımızda hepsinin birer sıkı kanun devleti olduğunu görürüz. Bu tür sistemlerde kurulu düzenlerin halka karşı korunması, vazgeçilmesi teklif dahi edilemez kutsal ilkelerle sağlanmaktadır. Örneğin yakın zamanlarda bir halk direnişiyle devrilen Endenozya’nın Suhorto’su da “Pancasıla” adını verdiği beş değişmez ilkesiyle iktidarını sürdürmüştü. Güney komşumuz Suriye’de toplumu tanzim etmeye çalışan ideoloji arap-alevi tonlarının ağır bastığı “Nusayrilik”tir. Irak’ta bunun adı Baas ideolojisi. Böylesi ülkelerde her zaman bir kenarda hazır bekletilen “iç düşman” paranoyası bulunur. Endenozya’da, Açe Samutra, halkı, Suriye’de Hama ve Halep bölgesi, Irak’ta Halepçe bir iç düşman telakkisiyle katliamlara uğratılmıştır. Tüm bu devletler kanun devletidir ve hukukun esamesine bile rastlanmaz.

Saygıdeğer Okur!
    Derginizin bu sayısı on iki sayfa olarak yayınlanmıştır. Geçtiğimiz ayların yaz mevsimi olması gecikmeye sebebiyet vermişti. Hem bu durumu telafi etmek ve hem de daha güzel bir ürün sunabilmek için iki sayının bir arada çıkarılmasına karar verdik. Şunu belirtmekte fayda var ki henüz hedeflediğimiz kaliteye ulaşmış değiliz. Güzel bir dergi için lütfen bizimle irtibat kurunuz. Bizlere ulaşma yönteminiz mektup olsun. Bu kadim iletişim aracının aramızda müstesna bir yeri olmalı her zaman. Özgür ve adaletli iklimlerin oluşturacağı erdemli bir toplum temennisiyle; kalbinize iyi bakın

Önceki İçerikSeyir Defteri: Söz 6
Sonraki İçerikSeyir Defteri: Söz 4