Yolcunun otuzuncu sayısında, dergiye ara verme durumu konuşuldu. Bunun üzerine Ferhat Kalender (Ömer İdris Akdin) “dergi hakkında seninle konuşalım abi” dedi ve bu söyleşi oluştu. Dergi hakkında konuştuk, kendi hakkımda konuşmak yakışık almaz, Hem kendisi de burda yok!
Uzun zamanlardan geçtik. Çetrefilli lakin güzeldi. Yolcu en çok da neyiyle anılacak gelecekte?
Ferhat kardeşim ne diyeceğimi bilemiyorum. Bir gün bu derginin soranı olarak sorulanı olacağım hiç aklıma...
Gelelim sana; senin başeğmez bir adam olacağın çocukluğundan belliydi. Sen kalk ilkokul sıralarında dergi çıkart. Ders yerine gizli gizli kitap oku. Sonuçte olacağı budur tabii. Kafana koyduğun işten başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir adamsın. Rahatsız bir adamsın vesselam. Konuşmayı bitirmiş. Ama asla dergi çıkarmayı ve yazı yazmayı bitirmeyecek morgun son delikanlısın.
Yaşımız kırkı geçti. Dergi de öyle. Yüreğimizden sevgi katarlar geçer ve biz geceye bakarak...
Eskiler “şerefül-mekân bil-mekin” (Bir mekânın şerefi/değeri, orada oturanlarla birliktedir) derler. Güzel insanlarla birlikte olamıyorsan anlamı yok; ne o şehrin, ne o mekânın. Şükür bizim böyle mekânlarımız da var dostlarımız da. İşte o mekan dostlarımızdan biri Mehmet Aycı. Birikimi Türkiye’ye yön verecek nitelikte. Dönemin en üretken yazarlarından. Hayatın tam ortasında durur, bütün seslere kulak verir ve değerli olanı asla kaçırmaz. Çocukken amcasından dinlediklerinden tutunda, basılı...
Yalın onurlu, ödünsüz ve devrimci diye tanımladığı Nuri Pakdil’in Edebiyat dergisinden tanıdım onu. Sanırım ilk şiir kitabı “Hıra” 1978 yılından beri kütüphanemde. Anne şiirini ezberlemiştim, “taşları tencerede kaynatan anne/çocuklara umudu sabrı öğreten anne/ seni bir Ömer bulur/beni bir zulüm boğar öldürür”, arkasından “Dosyalar” sonra “Şiirin kandilleri” velhasıl ondan fazla şiir kitapları öyküler, denemeler… Bence o, kuşağının en esaslı duruşunu gösteren direniş şairidir. Moderniteye, baskıya,...
O bir seyyah. Sonra gazeteci. Yaptığı işler mayınlı alanlarda mesleğini icra etmek. Meslek dedimse İletişim’i bitirdiğinden. Yoksa o yaptığı işi davasının gereği olarak görüyor....
Seyfettin Mut ismini kimse bilmez ben de bu isimde bir yazısını görmedim. Yanılıyor olabilirim. Benim bildiğim İmza dergisinden beri Ahmet ÖZCAN ismini kullanmasıdır. Erken...
Ne yalan söyleyeyim ben onun Molla Kasım yazılarını sevdim. İçerden çok güzel eleştirilerdi. “Bombacı Parmenides”, Enformatik Cehalet ve Tercümeleri askerde bir solukta okuduğum kitapları....
Düşünce sempozyumu veya televizyon tartışmalarında konu siyasi hareketler, etnik cemaatler, modernite, yeni sosyal hareketler, din, İslâmi hareketler, aydınlar olduğunda o, “olmazsa olmaz” bir dönemde...
Lise yıllarımda Milli Türk Talebe Birliği diye teşkilat vardı. Orada baş- kanlık yaptığı zaman, bizim Akıncılara takıldığımız lise yıllarımıza denk gelir. O dönemde çıkan...
Neo-Epik şiir konusunda kafa yormuş hırçın bir şair, uslanmaz bir dergici. Dergiler de iyi dergiler hani. Ses getiren konuşulan tartışılan dergiler.1996-97’de Şehrengiz (12 sayı),...
Kaç yılıydı hatırlamıyorum, geçmiş zaman. Hece Dergisi’ne gittik. Derginin yayın yönetmenliğini yapıyordu. Tanışınca Türkçeyi kullanışındaki titizliğinin kişiliğinde de mevcut olduğunu anladım. 1952 Kırşehir do-...
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine ara sıra uğruyorum. Yaşlı bir teyze anlatıyor “oğlum bu aile hekimleri çok iyi oldu, doktor olarak bir hanım...
Seksen dokuzlu yıllar. On alan her öğrenciye kitap hediye ediyorum. Kitap yediğimiz yıllar. Sahaflar kürkçü dükkânımız. Beyazsaray kitapçılar çarşısı. Merdiven altında Tohum Kitapevi. Kitapları...
“Trabzon, sonsuzlugu ufuk çizgisiyle paylaşan, bir mavi denize nazır, yeşille kucaklaşan engebeli ve sarp bir coğrafya üzerinde tarihi ve kültürel mirası ön plana çıkmış...
Bir insanın bu kadar geniş alanda yazması iyi bir şey mi? Tartışı- lır. Livera yaylasında elimde “Rüya sineması” kitabı, bir kitaba baktım bir yaylaya......