Kapımız çalındı. Tedirgin edildik. İçimizde gezmen şüphe, delirmiş bir tereddüdü kalbimize sarkıtıyor. Her gün belleğimize okuduğumuz bir şeyi hiç beklemiyormuş gibi karşımızda görmenin verdiği ürperti bu. Bilincimizin ve öfkemizin oportünizmle dönüştürülmeye çalışıldığı bir evren tasarımı ile kişiliğimizin parçalanması öngörülüyor. Kibrin ve küstahlığın yeryüzüne salık verdiği vehimler ile karşı karşıya kalan insanın duyarsızlaşması, soysuzlaşmış bir dünyayı içselleştirmesine neden oluyor. Tüketim kölesi haline getirilmiş bireyler, özgür iradelerini oluşturan konjonktüre teslim ederek, sorumluluklarından ve hassasiyetlerinden arındırılıyorlar. Küresel diktatörlüğün tanımlanmış alanlarında hayatını sürdüren, tanımlanmış anlamları kültür ve ufuk olarak gören ‘yığınlar psikolojisi ‘ne doğru sürükleniyoruz. Reflekslerimizin türüne ve yoğunluğu / rengine ve tonuna küresel güç odakları karar veriyor. Nerde ve nasıl güleceğimiz, neye ve hangi biçimde ağlayacağımız, kime ve neden öfkeleneceğimiz bu aşağılık zevk merkezleri tarafından tasarlanıyor. Düşünce evrenimizden yola çıkarak hayata müdahale etmek gibi sıra dışı hallere karşı sistematik bir terör uygulanıyor. Ellerinde bulundurdukları kitle iletişim araçlarından akıtılan vicdansız, ahlaksız, izansız materyallerle akılları yönlendirmeye ve statize etmeye çalışıyorlar. Koyu bir karanlık kapımızı çalıyor. Koyu bir karanlık evlerimizin baş köşesinden odalarımıza, çocuklarımızın yüreklerine doğru akıyor. Koyu bir karanlık kentlerimizi, sokaklarımızı ve vicdanlarımızı ele geçirme uğraşısıyla dalga dalga yayılıyor. En ince detaylarına kadar insanlığa musallat olup, insan bilincini bulandırmaya gayret eden bu şeytanî terör, karşısındakinden şüphesiz bir itaat istiyor.

    Kapımız çalındı. Ve kendimize karşı nasıl da yabancılaşmaya başladığımız yüzümüze vuruldu. Aşkımızın, bilincimizin, heyecanımızın ve cihetteki öfkemizin modern zamanların muhafızları tarafından nasıl da steril hale getirildiğine şahit olduk. İnancımızın sekülarize soyutlamalarla folklorik bir unsurdan öte bir anlam taşımadığım hissettik. Coğrafyamız dahi vahşi sömürge mantalitesinin tanımlarıyla zihnimizde şekillendirildi. İçimize düşürülen ‘aşağılık kompleksi’ adlı hastalık geleceğimizi tehdit ediyor ve çocuklarımızın karakterini, dolayısıyla davranışlarını belirlemeye başlıyor. Küresel güç odaklarının belki de en büyük manevrası, küresel manipülasyon merkezleri kanalıyla her tür bilginin kendi kontrollerinden geçerek dünyaya sunulması şeklinde kendini gösteriyor. İnsanı, tepkisiz, duyarsız, olağanlaştırıcı ve yavan bir canlı türü konumuna indirgeyen bu mekanizma, kendine karşı duruşa geçen kim varsa mantıksal deformasyona uğratmaya çalıyor. Hayatın her alanına söyleyecek taze ve dingin sözü olan, hayatın her alanım tüm boyutlarıyla kuşatan evrensel bir sistem olarak İslam’ın kullandığı dil, kurguladığı yaşam ve vurguladığı insan tipolojisi küresel faşizmin suyunu bulandırıyor. Bağlılarından onurlu, adil ve zamanı her dem yeniden yorumlayabilme kapasitesi isteyen bir düşünüş sistemi olarak İslam, emperyalizmin halklara uyguladığı bilişsel illüzyonu ortadan kaldıracak yegâne inanç sistemi olarak görülüyor. İnsanlık tarihinde ender görülen günlere doğru akıp gidiyor zaman. Küresel planda yürütülen soysuzlaştırma, yozlaştırma ve omurgasızlaştırma hareketinin sürekli bir biçimde İslam’ı hedef göstermesi, kirletilmemiş halkların vicdanlarında yeni bir diriliş ve direniş bilinci oluşturuyor.

    Kapımız çalındı. Tedirgin ediliyoruz ve her şey yeniden başlıyor. Ruhumuzun tenimize verdiği sükûneti yemden keşfediyoruz. Üzerimize abanan her tür despotik, vahşi ve buyurgan dalga, kimliğimizi, kişiliğimizi, aidiyetimizi hatırlatıyor bize. Barbarlığı, bayağılaşmayı ve kirlenmeyi tarihinin başat çıkış noktası olarak gören bir uygarlığın pervasızca saldırılarına muhatap oluyoruz. Sahici geleneğimizden gelen bilgelik dilinin, modern zamanların kurgulanmış, sanal ve eklektik dili yanındaki soylu duruşunu keşfediyoruz. Karanlık yoğunlaştıkça, kaçınılmaz son da yaklaşıyor. Ebetteki gün yüzünü gösterecek, yüreklerimiz arınacak ve soylu sessizlik vakarlı bir gelişle yürüyecek yeryüzünün her yanma. Çünkü ‘çabuk görülecek’ bir hesaba iman ediyoruz. Hesabı çabuk görecek bir hayata doğru akıyoruz.

Önceki İçerikBuradayız…
Sonraki İçerikSöz