Ritim bozuluyor, evreni, ilahi bir emanet olarak insan merkezli evreni kuşatan harmoni, kaotik saldırganların boy hedefi haline geliyor. Yaşama dair ne varsa güzel olan kuşatıcı ve sevecen olan, sağır duvarların kuşatması altında. Sahte ve onursuz bir sürecin girdabına karşı direnen yüreklere, korku ve vehmin davet ettiği ihanet, süslü, albenili bir ambalajla sunulmaktadır bugün. Sükût… Yalnızca sükût. Ne söyler şimdi şair: “Sükût suretinde/ çok koyu düşer ses!” neyi öğrensin şimdi geleceği ayaklar altında inleyen bir ülkenin çocukları. Bildikleri ne olsun gözbebeklerindeki buğuya bile dadanmış, dudaklarının kenarlarındaki tebessümü yok etmeye and içmiş koyu bir karanlığın içine çekildiklerinde. Uygun adım kabuslara mahpus edilmek için yaptıkları nedir ki yüreklerinin sesine kulak vermekten başka. Ve elbette yürektir insan kılan varoluşumuzu…

    “Herkesin kendi gerçek çehresiyle ortaya çıktığı ve kendi sesiyle konuştuğu bir ülkenin, maskeli vantrilokların (karnından konuşanların) önüne gelenle dans ettiği bir ülkeden daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz. Ama bunu bizim düşünmemiz de yetmiyor. Bütün gücünü ve itibarını “sahibinin sesi” olmaya borçlu insanların oyunu, eskisi gibi sürdüre¬ bilmek için ellerinden geleni esirgemeyeceklerini de biliyoruz.” Diyor Nabi AVCI, kitabı, Bombacı Parmenides’te. Şimdi bir bakalım, yaşadığımız topraklarda “güçlülerin ideoloji” si adına yapılanlar toplumun hangi kesiminin yaşam seviyesini ne düzeye getirmiş? Eğer açlık sınırına getirilmiş geniş kitlelere hiçbir çözüm yolu gösterilmiyor aksine onların tabi oldukları değerler üzerinde baskı mekanizmaları oluşturuluyorsa, tarihi derinlik böyle bir kalkışmanın, yapanları adına iyi sonuçlanmayacağını bize göstermektedir. Erdemli, ilkeli ve tutarlı bir toplumsal yapı yerine ülkenin üzerinde korku heyulasını gezdirilmekte ve cadı kazanları kaynatılmaktadır. Geniş halk kitlelerinin şu an egemenlerin bulunduğu tarafa baktıklarında, gördükleri büyük bir soygun düzeninin çeşitli korkular ardına gizlenerek sürdürülmeye çalışılmasıdır. Ve şunu sormaktadırlar, okul kapılarında başını örttüğü için en doğal hakları gasp edilen genç insanların davranışlarımı bir tehlikedir yoksa emekli generallerin yönetiminde yer aldıkları batık bankaların devleti milyarlarca dolar zarara uğratması mı? Bu ülkenin yüzyıllar boyu yaşam tarzı olarak benimsediği değerlerin karşısına ne tür alternatifler getirilmektedir? Her gün medyatik ortamlarından yurda salgıladıkları iğrenç dejenerasyondan başka neyi üreterek sunmuşlardır? Masa başında, özgürce düşünmeyi ve inanmayı boğmak için hazırlanan konseptler, kendi insanını “zararlı- zararsız” diye bölmeye matuf kategorilerle, yalnızca güce secde etmeyi imanı ilke edinmiş vatandaş tipi oluşturulmak isteniyorsa, bu tür davranış sahiplerine “geçmişin trajik öykülerini” okumalarını salık vermek gerek. Düşünce özgürlüğü, statükonun hoşlanacağı fikirleri dile getirmek demek değildir, aksine mevcut kokuşmuşluğu derinden sarsabilecek düşünceleri dile getirme özgürlüğüdür. Bu ise bu ülkenin insanları için alınlarının teriyle hakkettikleri, vazgeçilmez, ertelenemez tek gerçektir.

Saygıdeğer Okur!
    Ahidlerine sadık kaldıkça çoğalan bir sevdaya yürek verenlerle sürüyor yolculuğumuz. Elbette ki “ne terkedildik ne de unutulduk!” Zorluk günlerinin direnci bizden sonrakilere yol aydınlığıdır ancak. Öyleyse bu ateşli hastalığı özgürlüğe, adalete ve erdemli toplum özlemine güzel bir hediye olarak sunmalı. Sonrasını yüreğinize sorun.
Önceki sayımız da yoğun ilgi ve eleştirilere hedef oldu. Bu güzel. Sorumlu bir okurla birlikte olmak güzel. Fiyatımızın yeniden ayarlanması ile ilgili tepkinize gelince arzedelim; bir yıl içerisinde başka bir fiyat artırımına gitmemek ve sizleri rahatsız etmemek için bir milyon lirada karar kıldık. Elinizdeki sayımızla birlikte bir de çam sakızı çoban armağanı olan kitap hediyemizi almayı unutmayınız. Bu sayının hazırlık aşamasında bir projemizi daha hayata geçirdik. Dergimizin önceki sayılarından yaptığımız derlemeleri şiir kartları şeklinde sizin beğeninize sunuyoruz. Şiir kartlarını dergimizin ulaştığı kitabevlerinde bula¬ bilirsiniz. Biz çok beğendik bakalım siz ne diyeceksiniz.

Güzelliğinize sığınıyoruz!

Önceki İçerikSeyir Defteri: Söz 15
Sonraki İçerikSeyir Defteri: Söz 13