Bilgi toplumu! Modern zamanlarda pagan propagandalarla kurgulanan vehim. Toplumları sürüleştirmenin cilalı söylemi. Bilginin kolay elde edilebilir ve harcanabilir değer olduğu yargısından hareketle dizayn edilen, görsel ve duyusal bazlarla sürdürülen deformasyon biçimi. Kendinden değer üretmenin, bu değeri içeriklendirmenin ve derinleşmenin oluşturacağı bilinç evreninin önünü tıkayan yoğaltılmış çarpıtma! İnsanları mekanikleştirmenin ve ruhsuzlaştırmanın ince, sağmal yolu: Bilgi toplumu!

    Allah, bir uyan ve hatırlatma bağlamında ilk ayetleri indirdiğinde, bu sözlerle muhatap olan müşrikler, çok bilmiş kafirler şu tepkiyi verdiler; ‘bunlar, bu sözler eskilerin masalları!’ Tıpkı referans kaynakları olan şeytanın yoldan çıkış öyküsünde olduğu gibi. İnsan yaratıldığında bütün meleklerin secdeye çağırıldığını ancak yalnızca iblis’in bu çağrıyı reddettiğini haber veriyor bize Kitap. Gerekçe; kendisinin üstün olduğunu vehmetmesi, dayanağı ise ateşten yaratılmış ‘ben’ine karşı çamurdan yaratılmış insanın durumu. Bilgi, güç ve kudretin yaratılmışı getirdiği nokta;lanetlenmek! Oysa bu olaydan önce Allah meleklere, yeryüzünde bir halife yaratacağını söylemişti. Ve melekler de ‘Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?’ diye sormuşlardı. Bu soranlar arasında elbette iblis de bulunmaktaydı. Ordaki hazirun kendilerine verilen bir bilgiden hareket ederek bu kanıya vardıklarında uyarı aldılar; ‘ evet siz bir şeyler biliyorsunuz lâkin ben sizin bilmediklerinizi biliyorum.’ Sınama; ‘Eğer her şeyi bildiğinizi iddia ediyorsanız haydi varlığm/eşyanın bilgisini bana bildirin!’ Cevap; 1 Senin bize öğrettiklerinden başka hiçbir bilgimiz yoktur, olamaz da!’ dediler. Öyle de oldu. Allah, insana eşyanın isimlerini ve varlığın anlamını sorduğunda gereken yanıt alınmıştı.

      Son peygamber elbette ki bilgi sahibi bir toplulukla karşı karşıyaydı. Bu topluluk
klişeleştirilmiş ve denetim altına alınmış bir enformasyon çemberi içerisinde tıpkı şeytan gibi kibirlenmekte ve kendilerini ekletmeye çağıran’ mesajı reddetmekte idi. İslam tarihinde bu döneme ’cahiliyye’ dönemi denmesindeki mantık da budur. Güç, kudret, servet ve iktidar sahibi insanlara ‘cahil’ denmesindeki murad, bildiklerini zannetmeleridir. Bu zanla sürdürdükleri enformatik faaliyetlerle, kurdukları ve alabildiğine sömürerek nemalandıkları düzenin sürmesi için ellerinden geleni yaptılar. Tekellerinde tuttukları bilginin azgınlaştırdığı bu zümre için Allah’ın tehdidi: “Çokça yemin eden aşağılık âdi, küçük gören, dedikoducu, iyiliği engelleyen, günahkâr zorba, kaba saba ve asalak (itaat etme bunlara)… Zenginliğine zenginlik katmış da ne olmuş? Karşısında ayetlerimiz okunurken “Eskilerin masalları” diyor. Yakında onun burnunu yere sürteceğiz.” (Kalem; 10-1B)

      Son yüzydlar, toplumların yönlendirilmesine yönelik sosyal bilim çalışmalarına şahitlik etti.Bu çalışmalar birer bilimsel disiplin halinde bağımsız kategoriler oluşturdular. Sosyoloji, psikoloji, antropoloji vb. leri gibi. Her bilimsel disiplin kendini alt kategorilere bölerek muhatap aldıkları tek unsur olan ‘insanın zihinsel yönlendirilmesine önemli katkılar sağladdar. Bilginin sürekli rafine edilmesiyle elde edilen sonuçlar bugünün dünyasını oluşturan felsefi paradigmaları ortaya çıkardı. Bilgi, bütünlüğü ne denli parçalanır ve ayrıştırılırsa o denli bilgiyi elinde bulunduranlar tarafından denetlenebilir hale getirildi. Bu denetlenebilirlik sosyal olaylara uygulandığında yığınlarca bilginin kristalize edilmiş biçimleri yani ideolojiler başka bir yönlendirme mekanizması olarak ortaya çıktı. İdeolojik kaos dönemi de diyebileceğimiz bir zaman aralığını ivmesi gittikçe yükselen çatışmalarla
geçirdi insanlık ve bunun ağır bedelleri oldu. Cemil Meriç’in deyimiyle ‘birer deli gömlekleri
olarak’ insanlığa giydirilen bu bilgi konsepti yani ideolojiler travması atlatıldığında geriye kalan bugünkü kaotik evrendi. Etnik ayrışmalar, yağmalanan doğal denge, toplumların dokularına nüfuz eden güvensizlik ortamı ve sefillik, kısacası beş duyuyu da doyurmaya yeltenen bilgi akışına rağmen süregelen cehalet! Tarihin çöplüğüne terk edilen ideolojilerin revaçta olduğu dönemlerde aidiyet ve kimlik refleksiyle hareket eden yığınların bu gün içine düşürüldüğü savrukluk ve tükenmişlik, yeni düzenin sahiplerine çok daha az maliyetlerle kontrol edilebilir bir dünya armağan etti.

       Bilgi, farkında olan bir bilinç hali olmadan yalnızca firavun ehramlarına taş taşımaktan öte bir işlev göremez/ görmez. Bu farkmdalık, insanı ontolojik bir varlık olarak beş duyunun ötesine taşımak demektir. Aksi halde, ruhsuz, derinliksiz ve içeriği boşaltılmış bilgiler yığını insanları şeytanlaştırmakta, salt akılla yürütülen bilgilenme türü hayatı anlamsız kdmaktadır. Kitle iletişim araçları kanalıyla akıtılan binlerce bilgiye rağmen dünya, evrensel totalitarizm tarafından teslim alınmıştır. İnsanın insanlığını azat ederek heşerleşmesini yani ona bahşedilen ilahi içerikten yoksun biçimde makineleşmesini öngören böyle bir evren tasarımında oluşturulan yapay alışkanlıklar ile geleceğimiz zehirlenmektedir. John Bteınheck ile bitirelim. Gteınbeck, Politzer ödülü kazanan ve 1929’da dünyayı sarsan ekonomik krizin Amerikan toplumuna etkisini ele aldığı”Gazap Üzümleri” adlı romanını şu cümlelerle bitiriyor; “İnsan dediğin, keşfedecek kadar akıllı, keşfettiğinin emrine girecek kadar aptaldı. İnsan dediğin yarattığı makinenin kökesiydi. İnsan dediğin makine aksamaya haşladığında hile ona sadakatini sürdürendi. İnsan dediğin makine kendisini ezerken de sabretmesini sürdürendi, insan dediğin icat ettiği makineyi, önce ruhunun sonra bedeninin parçalarıyla besleyendi.”

Öyleyse şöyle bir cümleyle başlayabiliriz; “iş bildiğiniz gibi değil.”

Önceki İçerikEski Said : Said-i Nursi
Sonraki İçerikBeyaz İnsan İşgal Ediyor