“Gitti mecnûn hane-i aşkı bana ısmarladı Bir harab evdür kalûr divâneden divâneye” 

YAZAR | NEVZAT ONMUŞ

Hüzün berkitilmiş hatıra defteri kalbim. Alnımda eylüllerden derin çizgiler, nisan artığı aşklar avuçlarımda. Ülser kanatan dolu ruhumun eczası.Geçmedim hiçbir bahar gökkuşağı altından. Kanasın varoluş yarası, bilirim payıma düşecek tek dünyalık hüzün sarısı. Yaban lalesi üstüm başım dağlardan getirdiğim her gece. Karşılıksız çek koçanları sermayem, hüzün tahvilleri kimine göre. Albenisi kalmamış neyi varsa bu lanet çağın hepsi üstüme kaldı. Bitirimhaneler, bekar odalarında tütün kokusu, az ağlanmış kirpikler, çok kokmayan çiçekler, asık suratlar, son kullanma tarihi geçmiş nikah cüzdanları, tedavülden kalkmış kitaplarmektuplar, incir çekirdeği ayrılıklar, kıl payı dostluklar, gazoz kapaklarında, sakız kağıtlarında bir de burçlarda dağıtılmayan türden umutlar, ucuz tarifleri aşkın hepsi üstüme kaldı.Bir öğrencinin tahtaya “kör olası çöpçüler, aşkımı süpürdüler” imza Erkin Koray, türünden yazdıklarının alınganlığı da üstüme kaldı. Üçüncü sayfa haberleri; intiharlar, katliamlar, ne bileyim bitirim dolmuş müziklerinin savuncu da. Hatta taraklarda berken saçların hesabı soruldu benden tel tel. Uyunmamış uykular, görülmemiş düşler, doğsaymış mutlu olacakmış çocukların yasını tutmam istendi benden.Koç burcu bardaklarda içilen çayların, ince belli bardaklarda içilenden daha keyif verici, daha kadim bir anlamı olmadığı üzerine tarafımdan izahlar istenmekle kalmayıp söylevler vermem istendi. Budalacaymış şimdilerde Filiz Akın filmlerinden fırlamışcasına kızlar. Tahta bir bavul ellerinde, içinde bir demet çiçek (ismi önemli değil) adamlar, acemisi oldukları bir yüreğe doğu kapısından giremezmiş şimdilerde. Semt pazarlarında satılmayan türden bir şey değilse aşk, özetle neymiş. Aşk yapmakla aşık olmak ayrımı sosyolojik bir izahın konusu olamazmış daha neler. Yaldızlı bir tarifle aşk, gençlik artığı albümlerde dondurulan briyantin değmiş saçlar kadar sahte bir şeymiş.Ah Tanrım! Aklı karışık bu çağda, aklı karışık insanlar arasında yoruldu kalbim. Adem’i yaratan, ona ruhundan üfüren, kaburga kemiğinden Havva’yı yaratan sonra aralarına sevgi koyan, sohbete erdirip ayrı düşüren, duayı öğretip vuslata erdiren Rabbim; kalbime bir şey söyle! Kuş kanatlı sözcükler uçur maveradan üstüme. Hüzün rediflerini kalbimin al, kabul buyur. Bu dağdağayı, bu hüzün bulutunu kaldır üzerimizden. Aklımızı bize geri ver. Yeniden üfür kalplerimize ruhundan.Kalbimize bir şey söyle Tanrım! Çengilerden arta kalan üç öğün, üç vakit yeter bize sırat’ı geçmek için. Gökten üç elma düşer ya da..!

Önceki İçerikBenimle Kitabın Ortasından Konuş Asi Kız!
Sonraki İçerikKuşlar Cennete Uçar..!