Sema için… YAZAR | NEVZAT ONMUŞ

Günah paçalarımızdan akardı ve biz rüzgarın çocuklarıydık ilkin. Rüzgârın. Yani terlememişti henüz bıyıklarımız ve delikanlı yüreklerimizden geçen trenlerin camlarına her fırlatışımızda ıslığımızı; ihtilal marşları, teoriler, büyük adamlardan büyük punto yalanlar yazılı gazeteler atılırdı bize, dergiler atılırdı ve çiğnenmiş sakızlar gibi sloganlar çarpardı kulaklarımıza ilkin.Horozlu aynalarımız olmadı. Lakin hep birbirimizdik, göz aynamızda gördüğümüz atlı karınca…Dudaklarımızda kayıtsız bir kürdan gibiydi hayat. Zemheri soğukları üşütmezdi bizi. Telsiz, ihbar yani gammaz paranoyalarına kuruluydu kalbimizin zembereği, işte o zaman üşüdük ilkin.Ne olduysa oldu ve ‘AŞK’ yazıldı büyük harflerle kalbimize. En onulmazı aşkın düşünce kalbimize, terledi avuçlarımızdaki tarih ve ad bulmakta gecikmedik bu hale. Tanımlanmış bir aşkın sûreti yazıldı usulca alnımıza ilkin; ‘Mutlu Aşk Yoktur’. Ve çığlık çığlık teksir edildi varoşlardan ve bileklerimizden ve gözlerimizden boşalan kanla, yazıldı kentlerin bilbordlarına kara yazgı; ‘Mutlu Aşk Yokmuş!’Nasıl da mutluyduk oysa, hüzne müebbet yemeden önce…

Sancıyan yerlerimizi ve kanayan ve kanatılan yerlerimizi şair dostlarımızdan dizelerle pansuman ettik ilkin ve dağladık türkülerle ve ağladık maârif takvimlerine sığmayan aşkların hikayesiyle. Ve dağlanmış yaralarımızı dürtelemesi iki de bir, karnı burnunda hüzünler taşımak yazgısını armağan etti sevgilimize. Mübarek olsun. Umulur ki adı Yusuf olsun. Mavera’dan bir muştu gibi rahme düşen; O’na sevgili olsun, O’ na göz aydınlığı…Filler’den farklı çekilip hayatın ve çekilip aşkın kucağından, yığınlara karışmak, gürültülü kalabalıklara karışmak (çünkü sürekli kanayan yara ancak böyle farkedilmiyor ve bilirsin yalnızlıktan nefret ederim!) ve sayılı günlerin çetelesini tutmak yazgısı sunuldu bize. Mütekavüt aşık sadece bir şey diler Rab’binden..! Neyse o, onu diliyorum ben de. Mızıkçılık ediyorum evet. Beni bu aşktan azad et sevgilim. Pes ediyorum, mat oluyorum bu satrançta ve bile bile atımı ve aşkımı kaybediyorum. Şu dizenin ve sahibinin önünde eğiliyorum: ‘Ey atını kaybeden oyuncu/oyunu bırak!’Üşüyorum. Yoruldum. Kalabalıklar arasında yürüyorum, başımda zemheri soğukları, kalbim avuçlarımda, bir şarkı tutturmuş ıslığım; ‘Şimdi uzaklardasın / Gönül hicranla doldu’.Say ki bu adam gidiyor sevgilim! Kalabalığın ve karanlığın zifirisine savurmuş kalbini. Rahman, Rahim Allah’ın adıyla…

Önceki İçerikBirazdan Boşluğun Yüzünü Silecek Ellerin
Sonraki İçerikYüreğimin Siyon Tarafı