Bildik ve bir kez daha boyun eğdik “Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır; Mutlaka her zorluktan sonra…” Amenna. Ülkemiz çetin bir sınavın tam ortasında buluverdi kendini. Apansız yakalandık. Bayağılığı ve umarsızlığı yaşam tarzı haline getirişimize, zulme rıza gösterip sineye çekişimize yeryüzü isyan etti sonunda. Toprağın künhüne varanlar ve toprağın dilini bilenler için jeolojik, sismik dahası bilimsel söylemlerin ne kadar değeri vardır ki? Dünyayı yalnızca kısa bir konaklama yeri olarak algılayanlarla bir yeryüzü cenneti yaratmak iddiasında bulunanlar arasındaki uçuruma işarettir dehşetle izlenen fay hattı. En yoğun kırılma bu iki düşünce dünyasının hangisinde kendini hissettirdi acaba Görüldü ki hesapların üzerinde bir hesap vardır! Bugün çarpık modernleşmenin ve körü körüne batı öykünmeciliğinin ceremesini çekiyor ülkemiz. Tarım alanlarını yerleşim merkezleri olarak cazip hale getirmenin, sanayii dar bir alana hapsetmenin fotoğrafıdır Marmara. Geniş Anadolu topraklarına, bu topraklar üzerinde yaşayan insanlara güvensizlik ve tepeden bakış bir devlet projesi olarak uygulanageldi yıllar boyunca. Anadolu insanının elbirliği ile bu makus talihi bozma girişimleri hakir görüldü ve hatta bizzat devlet tarafından ezilmeye çalışıldı. Süreç hala işliyor. Tek renge iman etmiş otoriter mantık, topluma, güdülecek yığınlar anlayışıyla çeki düzen vermeyi dayatmakta. Böyle bir mekanizmanın imanı korku, ibadeti baskıdır. Devletin açıkça aciz kaldığı bir durumda halkın her türlü özveriyle yardıma koşması sistem kenelerinin yüzünü buruşturdu, iktidar ve ikballerinin sarsılacağını düşünenler emirleri altındaki soytarıyı bir kez daha meydana saldılar, işte karşınızda medya!

     Gün bu gündür ki süslü kavramlar ve efsunlu kelimelerle yüceltilen modernleşme projesi adlı paçavrayı parçalayıp fırlatmalı tarihin dehlizlerine. Modern olanın yani batının, kendinden kabul etmediğine attığı bir kemik parçasından başka bir şey değildir modernizm. Bizim gibi ülkelerde modern olmayı amaç edinmek, aşağılanmayı peşin olarak kabul etmek demektir.

Saygıdeğer Okur!
     Dergimiz baskıdan yeni çıkmıştı, buğusu üzerindeydi sıcacık. Ağustosun on altısı; “Hey Orada Kimse Var mı?” diye soruyorduk; bir sonraki sabahın yüreğimize düşüreceği ürpertiden habersiz. Oysa biz, orada kimse var mı derken üstümüze çöreklenmeye çalışan ideolojik- diktatoryal kasvete karşı her özgürlük tutkunu gibi tutunacak bir el ve içinden umut ırmakları akan bir çift göz olsun murad etmiştik. Ne var ki yıkıntı ve enkaz arasında yaşam çağrısı olarak dolaşmayı tercih etti bu cümle.
    Tüm uğraşlarımıza rağmen bazı abonelerimizden haber almış değiliz. Adapazarı’ndan Cafer Tayyar Çiçek, Cafer Özdemir isimli dostlarımıza ulaşamıyoruz. Bu dostlarımızla ilgili bilgi sahibi olanlar lütfen bizleri arasınlar. Zihnen sarsıldık ama inanıyoruz ki yüreğimiz dimdik ayakta Vesselam.

Önceki İçerikSeyir Defteri: Söz 10
Sonraki İçerikSeyir Defteri: Söz 8