TARKOVSKİ’NİN DÜNYASI

10

Rus asıllı yönetmen Tarkovski sinema anlayışını anlattığı “Mühürlenmiş Zaman” adlı kitabının başındaki şu ifadelerin bulunduğu bir mektuba yer veriyor; “Bu ne zevksizlik, ne saçmalık! Ne  iğrenç bir şey! Bence filminiz tam bir fiyasko!. Seyirciye biraz olsun yaklaşmıyor bile, oysa en önemli unsur seyirci değil midir.?”
Bir sanat adamının özellikle de popüler bir sanat olarak kabul edilen sinema sanatçısının zoruna gidebilecek en ağır eleştiriyi sanırım eleştirmen değil seyirci yapar.
Yapıtın anlam boyutunda seyircisi ile aynı noktalara ulaşamadığını hisseden yönetmen için film artık kopmuş demektir. Nitekim 1966 da çektiği filmi “Andrey Rubley”,  Rus film otoriteleri tarafından bir kaynak israfı, hatta halk için yapılması gereken bir sanatın Rusya’nın deforme unsurlarının portresini  ön plana çıkardığı iddiasıyla yasaklanmıştır. Sanatı hep bilmececilik ve elitistlikle suçlanmıştır. Filmlerinde alışıldık senaryo yerine uzun plan-sekansları tercih etmesi, popüler sinema anlayışının uzağında bir yer edinmesine neden olmuştur. “Ayna” ve “İvan’ın çocukluğu” filmi hariç tüm filmlerinde kurguyu reddetmiştir. Tarkovski’nin  sanat anlayışını özetleyen Engels’den yaptığı alıntı da onu  Rus otoriteleriyle barıştıramamıştır; “Sanatçı kendi görüşlerini ne kadar gizlerse  yarattığı sanat yapıtının değeri o kadar artar”
Tarkovski görüntü aşığıdır. Ona göre fotoğrafı çekilen nesne, şiirsel bir nitelik taşır ve  bu da ona gizem katmaktadır. Her şeyin iç içe geçtiği bütünlüğün anlaşılmasının, görüntü ile mümkün olabileceği düşüncesine sahiptir. Görüntünün  düşüncesinden söz edilebilir, görüntünün özü sözcüklerle ifade edilebildiği gibi şekillendirilebilmektedir. Bütün düşünceler bir anlamda görsel olarak ifade edilebilir.
Sovyet Ulusal Film Akademisindeki (VGİK) eğitimi sırasında kendilerine film seyrettirilmediğini eleştiren Tarkovski sinemada batının etkilerinden bu şekilde sıyrılmanın mümkün olmadığına inanmaktadır. Ona göre çağdaş sinema öğrenmeden sinema yapılamaz.
Zaman; Tarkovski’de varoluş için gerekli bir kavramdır. Ben’ in varlığı zamana bağlıdır. Anılar ve zaman bir madalyonun iki yüzünü yansıtmaktadır. Anı hafıza ile ilgili bir kavram olmasına rağmen hafızasının kaybetmiş bir insan, hayali bir varoluşta kaybolmuş demektir. Zaman tanrısal niteliği ile acı ve tatlı bir armağan olarak kabul edilmiştir. Tarkovski zaman anlayışını “Mühürlenmiş Zaman” adlı kitabında şöyle özetlemektedir; “Zaman geri getirilemez derler, doğrudur. Şimdiki zamanın her an geçip giden bir anın geçici olmayan gerçekliği bulunduğuna göre geçmiş ne demek oluyor ki? Geçmiş bir bakıma içinde bulunulan “an”dan  daha gerçektir, en azından daha çok dayanıklı , çok daha süreklidir. Şimdiki  zaman parmakların arasından kaybolur.” Buradan da anlaşılacağı üzere Tarkovski için şimdiki zaman “geçmiş” olduğunda daha anlamlı ve güçlü bir hal alacaktır.
Bizdeki  Mevlevi anlayışına tekamül eden mistik bir yaklaşımı benimseyen yönetmen bunu kamera kullanımına aksettirebilmeyi başarmıştır. VGİK’ e girmeden önce almış olduğu  Arapça ve müzik eğitimi yapıtlarında  mistik öğelerin bolca yer almasına neden olmuştur. Yapıtlarında doğu felsefesinde rastlanan göğe yükseliş sahnesi bulunmaktadır.
Ona göre gerçeğin peşinden koşularak güzele ulaşılabilir. Tüketicilere göre biçilmiş kitle kültürü, günümüz dünyasında ruhları sakatlamaya başlamıştır. Bir sanatçının temel soruları gerçeğin sesine kulağını tıkamadığı surette meydana gelebilir. Sanatçı konusunu aramaz “konu” iç dünyasında bir tohum gibi olgunlaşır şekillendirilmeyi bekler. Tarkovski de sanatın amacı insanı kaçınılmaz sona (ölüm) hazırlamaktır. İnsanı iç dünyasının  en gizli köşesinden vurmaktır.
Önemli filmlerinden biri olarak kabul edilen “Ayna”  da yönetmen bir iç hesaplaşma içerisindedir. Yönetmenin otobiyografik öğeleri ile beslenen film için babaannesinin ahşap evini yeniden yapmış, çocukluğundaki manzaranın oluşumu için bir yıl beklemiştir. Bu niteliği ile söz ustası Borges’in sanatçıların tüm yapıtları otobiyografiktir sözünü hatırlatan yönetmen 1983 yılında İtalya’da Nostalji anın çekimlerinin bittiği sırada batıya iltica etmiştir. Yaşamına sadece 7 film sığdırabilen yönetmen 1986 yılında Paris’te hayat veda etmiştir.
Tarkovski sineması Hollywood baskısından kurtulma hayalinde yaşayan sinemacılara çıkış kapısından  sızan  ışık olmaya devam ediyor. Yönetmenliğe Tarkovski sinemasının  incelikleriyle öykünenlere ise elinde kamera, nesneler ve  gölgeleri arasında ağır ağır gezinerek “Tarkovskicilik” oynamak kalıyor.

KAYNAKLAR
1. Andrey Tarkovski. Mühürlenmiş Zaman. Afa yayınları. 2000
2. Özgür Yaren. Doğulu bir bilge: Tarkovski. Dergi@net. Kasım- Aralık 2000
3. Sadık Yalsızuçanlar, Ayşe Şasa, İhsan Kabil.
Düş Gerçeklik ve Sinema. İz yay. 1997
4. Peter Wollen. Sinemada Göstergeler ve Anlam. Metis yay.2004
5. Gül Yaşartürk. Sinemanın sevgiden, sabırdan, umuttan vazgeçmeyen
şairi; Tarkovski.YOM sanat. Kasım- Aralık 2002
* Fotoğraf, Tarkovski’nin ‘ Stalker’ filminden.

Önceki İçerikDÜNYAYA AĞIT
Sonraki İçerikGEÇİŞ ÜÇLEMESİ