GELİN EY MELEKLER

10

Kardır yağan üstümüze geceden,
Yağmurlu, karanlık bir düşünceden.
Ormanın uğultusuyla birlikte
Ve dörtnala, dümdüz bir mavilikte
Kar yağıyor üstümüze, inceden.

Böyle başlıyor Ahmet Muhip’in o enfes “Kar” adlı şiiri. Kar tadını şiir tadıyla birleştiriyor şair. Ne lezzettir ya Rabbim ne lezzettir karın ince ince yağışını seyretmek…

Kar: gelinliği dünyanın… Semanın yeryüzünü taçlandırdığı an.

Kar yağıyor şimdi sessiz sessiz. Huzur yağıyor desem yalan söylemiş olmam. Ekonomik sıkıntılar, siyasi problemler, politik çıkmazlar… Bütün bu dertler arasında o kadar güzel oldu ki karla buluşmak.

Her kar tanesini bir meleğin indirdiğini bilmek… Bu da bambaşka bir huzur veriyor insana. İşte bir melek bembeyaz bir kar tanesini daha bıraktı şimdi omzuma. Ardı ardına melekler dünyanın bütün siyahlarına inat, dünyayı daha da karartmak için didinen geceye inat bembeyaz iniyorlar yeryüzüne. Gün gibi şuan etraf. Bizim ışıklarla yapamadığımızı ustaca yapıyor kar. Sözlerle, şarkılarla bile aydınlatamadınız dünyayı öylesine aydınlatıyor ki bu manzaraya hayranlık duymamak elde değil. Yazıyı bırakıp diyorum karın tadını mı çıkarsam. Her zaman gelmiyor işte bilirsiniz. Melekler bu şehre uğramıyor her zaman.

Hep eleştiri, hep sitem… O denli sıkıldık, bunaldık ki nereye gitsek, kime sığınsak dediğimiz anda bir de baktık ki Allah meleklerini göndermiş ziyaretimize. Hoş geldiler, ne iyi ettiler de geldiler. Gönderene sonsuz şükürler olsun.

Kardan adam yapışını unutan var mı içinizde? Kömürden göz, havuçtan burun, çubuktan ağız… Bir de üşüdüğünüz halde atkınızı ve şapkanızı -fedakârlıktan kaçınmayarak çıkarıp- eserinize yerleştirdiniz mi tamamdır. Buyurun size kardan adam. Özellikle evinizin önünde, pencerenizin tam karşısında… Geceleri sık sık seyrettiğiniz, sabahları yıkıldı mı acaba endişesi içinde, yerinde bulamama korkusuyla erkenden kalkıp baktığınız kardan adamınız…

Hafızamı yokladığımda epey zaman olduğunu fark ettim bu şehre kar yağmayalı. Melekler küsmüş müydü acaba? Karla büyüyen bizler nasıl karsız yapabilirdik. Üçüncü bir bayramdı bizim için kar. Bahar kadar sevgiliydi bize kış, sevgilinin bizi terk edişiydi karsız geçen kış. Gözümüz yollarda kalırdı bir yıl yağmasa. Yine yollardaydı gözümüz ve gönlümüz.

Şimdi yağıyor sessiz sessiz. Kentin simsiyah yüzü aydınlanıyor. Çocukluk heyecanı gelip sarıyor ruhumu yeniden. Yeniden hatırlıyoruz, yeniden seviniyoruz, yeniden… Yeniden güzelleşiyoruz.

İyi ki geldiniz ey melekler iyi ki geldiniz. Çok hoş geldiniz. Sefalar getirdiniz.

Ve şimdi Ahmet Muhip Dranas’ın o güzelim şiirinin son dizelerini dinleyelim ve meleklerle söyleşmeye devam edelim.

Buğulandıkça yüzü her aynanın
Beyaz dokusunda bu saf rüyanın
Göğe uzanır –tek, tenha- bir kamış
Sırf unutmak için, unutmak ey kış!
Büyük yalnızlığını dünyanın.

Önceki İçerikSİLİNİR AYAK SESİM
Sonraki İçerik“UÇURTMAMI RÜZGÂR YIRTTI DOSTLARIM”