YAĞMUR KESİLDİ

3

Umutları
Isıtan
Gönül
Sıcaklığının,
Soluklarınızın
Tüm
İklimlerine
Yansıması
İstiyorsanız,
Onu
Yüreğinize
Ateşi koyan
Sevgilinin
Aşkıyla
Besleyiniz.
Sarmaşık saçlı uzun bir sokağın omuzlarından süzülerek,
mora çalan adımlarınızla gelip beklediğiniz
durakta
ilk gördüm sizi.
Bir şehrin uykudan uyanır hali vardı üzerinizde.
Yeni doğan çocukların ellerine gül ekip, gelmiş gibiydiniz.
İpek tenli bir sesi taşıyan dudakların,
kristal kadehlere değdiği bir sarhoşluk taşıyordunuz.
Deniz
yavuklu saatlerine hoş bir çeşme başı türküsündeydi.
Bir fotoğrafçıya poz verir gibi, uçan bir martıya baktınız. Doğum izleyen ebenin yüzündeki,
orman gibiydi bakışlarınız.
Başlarını alıp giden ağaçların gölgesinde,
bakir sessizliğinize, üç damla şiir düştü.
Taşra kokulu bir ürkeklikle,
bir ah düştü
kirpiklerinizden.
Herkes,
her şey sustu,
korktu hayat.
Süvarilerden habersiz, süngüler uyudu siperlerde.
Uyku halinizde bile, bir ney taksimi eşliğinde, dağıtılan güzellik oldunuz.
Bense,
okulu asmış bir çocuk telaşıyla, payıma düşen kirpiklerinizden uyandım.
İki kişilik muhabbet ısmarladım, şurama astım.
İpe çekilmiş kayıklar gibiydim
karşınızda.
El pençe divan duran yüreğim öylece donmuştu.
Tek hakkım kalan sınavı bile unutmuştum.

Kiremitsiz damlardan
portakal kokusu
aktı yollara.
Ve siz
buğulu cama
alnını dayayan
bir gelindiniz
yanımda.
Adı deliye çıkmış
bir kan
aktı
damarlarımda.
Deniz tutması sol yanımda.

Bir şiir mesafesi kadar bana yakınlığınızdan cesaretlenerek,
cebimdeki çalımlı bir gençlikle,
gümüş takımlarda sunulan iki kadeh şarkı ile,
misafir etmeye hazırlandım ki tam sizi,
sır oldu kirpikleriniz.
Kamaşan büyü bozuldu..
Ertelendi düşler..
Hüzün kondu dallarıma..
Bir ah çekişiniz, meğer ne dünyalar yaşatmıştı bana.
İçimdeki yakası kolalı bir eda ile, yakışıklı bu hislerimi, ne çok görmenizi istedim.
Ama siz,
yanınızdan duran benden bile, habersizdiniz.
Bu karanlığa karşı duygularınız da ne az ışıklı …..
Yirmi ikilik bir genç kızın, sardunyalara eğilişi gibi kararlıydınız.
Bir kadeh tutuşu zarafetiyle, saatinize baktınız.
O an
bütün saatlerin durmasını, ne çok istedim.
Giden suların..
Akan nehirlerin.., her şeyin.
Hatta
bizden başka hayatın bile…
Öyle çok şey istedim ki o an;
İncir kokulu bir kente asılı duran, hasretim olmanızı istedim..,
Çocuklara dağıtılan şekerlerde, sevincim olmanızı istedim..,
Kızoğlankız düşlerime, göklerin memesinden akan, ışık olmanızı istedim..,
Pencere aralığında dinlediğim bir memleket havası, olmanızı istedim.
Dahası
Saçlarında nehirler damlayan, sevgilim olmanız istedim……….
Daha ne istemedim ki.
Ne çok istemelerim oldunuz bir bilseniz.
Oysa siz, kolu kanadı kırık bu sesleri hiç duymadınız.
Ölümden iki satır taşıyan, gözü pek bir rüzgar gibi
geçtiniz.
Otobüse binerken omuzuma değdiniz..
Bir defne kokusu yayıldı,
yürüdünüz tüm hücrelerime.
Bana
ikinci kez baktığınızda,
bir çift göz düştü şehrin üstüne. Bilinmeyenlere karıştınız..
Dağ resimli gölgeniz olmayı,
Beni de  götürmenizi, ne çok arzulamıştım o an, bir bilseniz.
İsteseydiniz,
buna karşılık tek sermayem olan,
tüm şiirlerimi,
gözümü kırpmadan verebilirdim…..
Sağır bir acı kaldı.
Paramparça bir yürek ve yırtılmış gözyaşları…
Girilmemiş bir sınav ve okul kaldı
durakta.
Karşılaşmamızın ganimeti olarak,
bir çift göz kaldınız bende.

Şimdi zaman, bir sahil meyhanesinde ağlama vaktidir.

Önceki İçerikTİTREYEN SESTEKİ TUTSAK YANKI
Sonraki İçerikYİTİK BİR SEVDA ANISINA DEĞEN EFKAR