NİHAT GENÇ’E SORDUK!

25

“BİZ BÜYÜK ŞEHİRLER KURMUŞ BÜYÜK BİR UYGARLIĞIN ÇOCUKLARIYIZ!”

Yanılmıyorsam 89’lu yıllardı. On alan her öğrenciye kitap hediye ediyorum. Kitap yediğimiz yıllar. Sahaflar kürkçü dükkanımız. Beyazsaray kitapçılar çarşısı. Merdiven altında Tohum Kitapevi. Kitapları didik didik ediyorum. Kimseyle konuşmuyorum. Kuytu bir yerde çete dergileri. Hakan Albayrak, Nihat Genç. O gün bugündür ikisini de kaçırmam Kitaplarını okuduğum yazarların  çoğu kitaplarının altında kalarak beni hayal kırıklığına  uğratmışlardır.  Bunun istisnası bu iki güzel insandır… Nihat Genç’i Maçka Deresine benzetirim. Berrak, gür ve hızlı. Dar alanda tufan. Kalıplara sığmaz. Bence yeterince tanınmadı, tanımlandı. Fıttırdığım noktadır. “Kör olasın demiyorum, kör olmadan gör beni” diyor ya.. .Al bendende o kadar.
Hiç karamsar olmadı. Sabah oluyorsa umut vardır, diyenlerden. Kelimelerden kılıç yapıp soylu savaşlara çıkar. Onurlu ve dimdiktir. Onlarca baskı yaptı kitaplar. Parası hiç olmadı. 1956 Trabzon doğumlu . En çok okunan yazarlardan. Ofli hoca, bu çağın soylusu, dün korkusu dar alanda tufan, soğuk sabun, kompile hikayeler, one man show, köpekleşmenin tarihi, edebiyat derslerine giriş, nöbetçi yazılar, arkası karanlık ağaçlar. Modern Çağın Canileri, İhtiyar Kemancı gibi kitapların yanında eli kulağında beklediğimiz; Karanlığa okunan ezanlar. Kimseye yaslanmadı. Bütün bunlara rağmen konuşuyor ve yazıyor. Sevgili dostum Dr. Ünal Hülür’le Vadi Kitabevi’nde  edebiyatımıza ve holdinglere yaslanmış Edebiyat dallamalarını konuştuk:

Şimdi şunu söylemek istiyorum. Ülkesine, geleneklerine kültürüne ve bugünkü siyasal, uluslararası duruma hakim olmayan bir edebiyatçının kalkıp bir metin, bir makale, bir deneme üretmesi mümkün değildir. Edebiyatçılarımız genel anlamda 1980 den sonra şairlerimiz ve hikaye yazarlarımız. Sanki dünya gündeminden düştü gibi ve uzaklaştı gibi… Ve başka tuhaf insanlar yani Medyadaki bir takım insanlar dünyadaki siyasal sorunlara sahip çıktılar. Tabii ki kör topal, tabii ki gizli servislerin, ajanlı hikayelerin ya da Avrupalı vakıfların emrinde… ya da büyük holdinglerin, medya holdinglerinin karanlık ABD ve İsrail ittifakı içinde bir yere bağlandılar. Ama nihayetinde  bunlar kök olarak edebiyatçı değillerdir. Ya da bu ülkenin gelenekleri ve bu ülkelerin kültürüyle çok yakından ilgileri yoktu. Ismarlanmış yazarlardı. Hatta bunların terbiyesizliği bunları bir yere getirdi. Bu köşe yazarları tayin edilmiş bu köşe yazarları medyada romanlar bile yazmaya başladılar. Yani edebiyata da onlar hakim olmaya başladılar.  Bir zaman sonra Türkiye’de laik- şeriat gibi tartışmalar çıkarmakla kalmadılar Türkiye’nin dış siyasetini İsrail eksenli yaptılar. Bankaların soyulmasına … 80 milyar doların uçmasına göz yumdular. Bütün bunlar yetmezmiş gibi birde bu insanlar, yayınevlerini ele geçirmek için büyük holdinglerle yayın kampanyasına başladılar.
Tabii ki burada Anadolu’dan yetişmiş, Trabzon’dan Konya’dan yetişmiş küçük dergiler çıkartan, küçük dergiler içinde kendini geliştiren bir insanın kalkıp isim yapması, şöhret yapması mümkün değil. Çünkü şöhretin olmazsa sen sesini kitlelere ulaştıramazsın. Bunun en büyük örneklerinden biri Nihat Genç’tir. Hem bunların gazete ve dergilerine tenezzül etmeyeceksin, hem de ismini geniş kitlelere duyuracaksın… bu zorluğu bütün hayatım boyunca yaşadım. Belki de tüm matbuat aleminde benim kadar sansür uygulanan başka bir insan olmadı. Ama ben bu toprağın çocuğuyum. Bu toprağın ekiniyle büyüdüm. Çırpına çırpına yırtına yırtına söyledim. Sonunda insanlar, öğrenciler kitleler benim metinlerimi aldılar başlarının üzerine koydular. Şunu çok önemli bir cümle olarak söylemek istiyorum: bu toprağın suyunu içip ekmeğini yemişseniz o suyun ve ekmeğin maddi organik yapısı dışında, içinde dualar vardır. Başka bir şeyler vardır. Bu size sabrı, metaneti, direnişi öğretir ve sesiniz kalıcı olur. Ben edebiyatın bir ekmeği olduğunu, çok ciddi bir ekmeğinin olduğunu ama edebiyat tarihimizde ciddi bir duası vardır. Dualarla şiirleri, mevlitleri kandillerde okunmuş çok güzel soylu şiirleri, hikayeleri olduğunu düşünüyorum. Bizim ruhumuzu besleyen damarlar bunlardır.

Buradan yola çıkarak biz kimiz sorusunu sorabilir miyim? Şahsım adına söyleyeyim. Nihat Genç’i belli kalıplar içinde değerlendirmedim. Böyle bir hakkı da kendimde hiçbir zaman görmedim. Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Şunu söylemek istiyorum. Bu toprakların sağcısıyla sağcı, solcusuyla solcu, müslümanıyla Müslüman olmak istiyorum. Ben kendimi en çok Mehmet Akif’e yakın hissediyorum. Ve kendi tarihimi okurken bu toprakların tarihini, bu topraklardaki buğdayın tarihini, siyasetin tarihini, siyasetin tarihini, tasavvufun tarihini, aşkın tarihini, Mevlananın tarihini okurken bütün bunların içinde bir ruh ateşi görüyorum. Bu beni neşelendiriyor. Bana ilahi bir sevinç veriyor, ne olduğunu bilmiyorum. Ama şunu söylemeliyim; aşkla denizine, toprağına, hacısına, imamına, türküsüne, şarkısına, siyasetçisine sarılmış bir kardeşiniz olarak görün. Anlamaya çalışın. Bunlara taraf olmuş bir kardeşiniz olarak görün. Gençken kolay taraf oluyordum. Şimdi olamıyorum. Kızarmış ekmeğin, pidenin her tarafı güzel.

Bu noktada birazda dünya gündemini konuşalım istersen. Süper devletlerin süper hataları vardır. Fukuyama hata yaptık, Neo-con yanlıştı,  Gerçekçi Wilsonizme dönmemiz gerekir diyor. Bu döneklerin dümen suyunda millete nizam vermeye çalışan yerli döneklere ne diyorsunuz. İsrail en iyi müttefikimiz şimdi…
Allah’ın izniyle biz bu topraklarda yaşadıkça Türk devletinin İsrail’le oluşturulmuş ilişkilerine devam edeceğiz. Fakat İsrail dümenini kökünden kazıyacağız. Biz bu toprakların hakimi olmuş, bu topraklarda kardeşliği yaşamış, siyasetler yaşatmış uygarlık kurmuş.  Biz bütün bu bakiyelerin çocuğuyuz. Hem Fuzuli’nin, hem Selahattin Eyyubi’lerin çocuğuyuz. Hem Acemiz, hem Arabız, hem Kürdüz, hem Türküz, hem Aşık Veysel, hem Pir Sultan’ız,… Bu büyük gelenek bizi İsrail gibi bir devletin Avrupa ve ABD yi arkasına alıp kısa ve dar elli yıllık dâhili bir zamanda sıkıştırmasına ve Ortadoğu çatışmasına şahit olduk. İkinci cumhuriyet gibi veya medya yazarları gibi insanlar, batılı bu besleme  takım, Hungtinton, Fukuyama gibi doğu-batı, Hıristiyan-Müslüman çatışmalarıyla bir söylem kurdular. Bu söylem külliyen yanlıştır. Fakat bilinçli bir söylem (A.U) – bilinçli bir söylem. Dünyayı ayırma, çatışma soğuk savaşta Varşova Paktı’yla dehşet dengesi gibi ayrılmıştır. Sovyetler ve ABD, şimdi ise yeni bir ayrışma… Yeni bir düşman oluşturuyorlar. Afganistan, Irak, İran, Suriye… Silmeye çalışıyorlar. 100 yıl sürecek dedikleri bu savaşta ben başarılı olacaklarını sanmıyorum. Çünkü ahlaksız bir savaş vicdansız bir savaş, ruhsuz bir savaş kardeşlikten insanlıktan nasibini almamış bir savaş. Biz batıyı iki türlü görüyoruz. bilim adamları, soylu yazar ve çizerleri, insanlığa bir şeyler katmış Kant’ından, Sartrina kadar çok yönlü insanları. Bunlar bizim kardeşlerimizdir. Biz onlardan çok şey öğrendik. Diğer bir yüzü; teknolojik bombalarla bilimin getirdiği bombalarla Araplara soykırım yapmış nükleer bombaları başımızdan aşağı yağdırmış batı. Bu batıyla savaşımız ölünceye kadar sürecektir. Buna toprağımızı çok sevdiğimizden öte dinimizi, kardeşliğimizi çok sevdiğimizden öte, bir insanlık vicdanı olarak karşı duracağız… Hindistan’a girdiler. Afrika’yı sömürdüler. Birinci ve ikinci Dünya savaşlarında yeni yeni bölüşümler yaptılar. Şimdi yeniden bir bölüşüm peşindeler. Biz bu topraklarda bu adamlara karşı bu binlerce yılın kardeşliğinin ahlakının gücüyle direnişiyle bu bozuk hileli hesaplara gelmeyeceğiz. Medyamız işgal altında olabilir. Siyasetimiz  Nato sürecinde. BM’lerin bir takım süreçlerinde onların dümen suyu demeyeyim de… onların hedefleri doğrultusunda  karar verebilir. Ama Türkiye halkı başka konuşuyor. Bunu herkes bilsin. Türkiye halkı Nato sürecinin dışında da konuşabilir. Bunun ruh damarları bizde vardır. İki büyük kanaldan besliyoruz. Bir tanesi Arabilerin, Mevlanaların, Yunusların Pir Sultanların oluşturduğu aşk mertebesi. Diğeri Kurtuluş Savaşı Çanakkale ve Kocatepe ile verdiğimiz büyük bir direniştir. Bunlar bizim en büyük değerlerimizdir. Bu değerler için yaşıyoruz. Bu değerler için bu topraklarda edebiyatçılık siz dergicilik yapıyorsunuz. İnsanlar ekmek yiyor, ekinini topluyor. İnsanlar evleniyor ya da bilim öğrenmeye çalışıyor. Bizim temel değerlerimiz bunlardır. AB şimdi bir takım normlarla bu değerlere saldırıya geçiyor. Kurallarıyla, kaideleriyle bize saldırıya geçerken, Amerika silahlarıyla İsrail de tilkilikleriyle, işbirlikçileriyle, içimizden satın aldıklarıyla saldırıya geçiyor. Ama bilsinler ki bu toprakların müthiş bir direniş kültürü var. Türk toprakları bin yıldır Haçlılarla, Moğollularla uğraştı. Kardeş kavgalarıyla uğraştı. Ama en zayıf düştüğü 1. Dünya Savaşında bir avuç askerle, Anadolu’ya dağılmış bir avuç askerle, köylerden topladığımız 15, 16 yaşlarındaki çocuklarla tarihin en güçlü ordularına karşı İngiliz gemilerine karşı savaştık. Şimdi nükleer bombalarla bizi korkutmaya çalışıyorlar. İsrail parasıyla korkutmaya çalışıyor. Dünya çapındaki ABD’nin büyük şirketleri borsamızı tehdit ediyor. Büyük şirketlerimizi ele geçirmekle biz olmasak aç kalırsınız demeye getiriyor. Bütün bunlara karşı direneceğiz.
Direnmesine direneceğiz de, bu direnişin ayaklarından  siyasilerin AB sürecini ve Kemalistlerin korkularını irdelemenizi de istiyorum.
Kemalistleri tanıdığım kadarıyla ikiye ayırmak istiyorum. Bir tanesi Nato sürecinde Nato subayı olmuş, Nato’da kurmaylık yapmış, eğitimini almış subaylar. Bir de M. Kemalin direniş kültürüyle büyümüş Kuvayı Milliyeciler ki bunlara güveniyorum. Irak’a düşman saldırdığında savaş günlerinde gördük düşman hançerini gösterdiğinde hangi kesimin insanı olursa olsun birbirimize nasıl sarıldığımızı cümle alem gördü. Hepimiz kardeşiz ve yan yanayız. Bu da bize neşe ve kuvvet veriyor. Biz bu kuvvetin çocuklarıyız. Siyasal sorunlarımız olabilir. Türban gibi, başörtüsü gibi. Ama düşman bu toprağa girdiği zaman bütün bunları kesip atarız ve birbirimize sarılırız. Kemalistlerin bir endişesi… AB ciddi bir endişedir. Endişe Türkiye’de bitmemiştir. AB bizi alacağı yoktur. Bekletme odasında bekletirken Güneydoğuya dair hesapları etnik ayrımcılık ve azınlıklara ait hesaplar… oyun peşindeler. Bu oyunlar açığa çıkmıştır. 2. Cumhuriyetçilerin kurduğu dil iflas etmiştir. Avrupacı medyanın kurduğu dil iflas etmiştir. Şansımız bu olmuştur. Bekletme odası herkesin sahtekâr yüzünü ortaya koymuştur. Bu toprağın yanında olanlar kim, insanlığın yanında olanlar kim… Bizi böyle katakulliye getirmek isteyen yabancı vakıflarla beslenen ve bu vakıflarla beslenip solculuk yapanları da açığa çıkarmıştır. Bizdeki etnik ve azınlık gibi şeyleri kaşımadıktan sonra AB her zaman girme taraflısıyız. Ama toprağımıza neşter bir siyasi neşter azınlık bilmem ne gibi çözme, dağıtma, bozma gibi kuralları, insanlık kuralları gibi getirmelerine tamamen karşıyız ve karşısında duracağız. Buna da tarih şahit olacaktır.

Ortadoğu kan gölü, ülkeler işgal altında dünyanın tapusu adeta ABD ve İsrail’in elinde “Araplar bizi arkadan vurdu” masalı yıllarca gündemde kaldı. Siz bu coğrafyada dolaştınız, yakından tanıma fırsatı buldunuz. Coğrafyamızda neler var. Utanılacak bir miras mı bıraktık.
Bence bu sahtekar batının, sahtekar ordularının maskeleri düşmüştür. savaş her şeyi  ortaya çıkarır. Bütün rezillik ve kepazelikleri ile karşımızdalar. Bu topraklarda Türk Kürt Arap asla düşman olmayacaktır. Yolumuz uzundur. Doğu konferanslarında hoş, önemli  çok güzel örnekler gördük. Anlatması ciltler tutar.  Bize sarılan bekleyen insanlar gördük. Hala ağlıyoruz. Niçin daha önce gitmedik niçin daha önce sarılmadık diye. İçimiz içimizi yiyor. Şunu bütün kardeşlerimiz bilsin. Bu topraklarda çok zor günler yaşıyoruz. Ama büyük bir müjde var. Batının bu siyasi oyunları bitmiştir.Bu anlamda  bizim Araplarla hiçbir zaman bir problemimiz olmadı. Bir gün yataklarını ayrı sermelerinin ciddi sebepleri vardı. 1. Dünya Savaşını izah etmeye kalktığımızda Araplar, Türkler, Kürtler dünyada birbirine en çok karışan milletlerdir. Memluklular, Türk ve Çerkez’dir. Kölelerden oluşmuş bir devletti. 500 yıl yaşamıştır. 1800’e kadar da oradaki idari yapıda sesleri vardır. Eyyubiler vardır, Fatimiler vardır, Abbasiler, Selçuklular vardır. Irklar gündeme gelmeden kardeşlik üzerine yaşamışlardır. Temel budur. Kardeşleşmiş topraklardır. 100 yıl önce milliyetçilik başlamıştır.  Biz bu oyunlara gelmeyeceğiz. Artık bu savaşlar bize bu işin Kürtü, Arabı, Türkü olmadığını gösterdi. Bu topraklar belki bir geleneğin, kültürün, inancın coğrafyasıdır. Gittikçe de bu toprağı aşmaya çalışacağız. Bugün Suriye’yle mayınları temizliyoruz. Yarın başka şeyler. Üniversitelerimiz birbirine girecek, ticaretimiz hızlanacak, batı eskisi gibi ırk, mezhep v.s. ile ayırıp kafesler içine alıp, köleleştiremeyecek bizi. Biz ipek yolunun çocuklarıyız. Bu ne demektir. Gürcistan’dan-Ermenistan’a, İran’dan-Suriye’ye, Irak’a  kapımız açıktır. Biz büyük şehirler kurmuş uygarlığın çocuklarıyız. Buhara, Taşkent, Isfahan, Meşhed, Tahran, Kahire, Bağdat, Şam, Kudüs, İstanbul, Bursa,v.s. Viyana kapılarına kadar dünyanın merkezi bu coğrafyaydı. her şeyimiz birbirine karıştı. Binlerce yıl böyle geldi. Bocaladık, fakat batının saldırıları, ideolojik saldırıları bazen bizi Türkleştirdi, bazen Araplaştırdı. Artık kanmıyoruz. Bizi artık birbirimize düşman yapamazlar. Bizim değerlerimiz yıllarca, hatta yüzyıllarca dünyaya nizam vermiştir. İşte Irak’ta( Askariye’de) kubbeyi aşağı indirdiler. Sünni-Şii savaşı çıkarmak için, ama oyun tutmadı. Bizde de gizli servisler çabalıyor. Bu toprağın çocukları dünya savaşında oluşturulan coğrafyanın şekline inanmıyor. İdeolojik şekline de inanmıyor. Türkçü, Kürtçü, Farsçı, Arapçı bir anlayışa inanmıyoruz. Bu topraklar, kardeşleşecek. Yıllardır biz bunun siyasetini yapıyoruz. Birbirimizle  hiçbir problemimiz yoktur. Başka başka siyasetleri olabilir bu ülkelerin. Fakat köklerimiz aynı ve sınırlarımız yoktur. Batının önümüze koyduğu tezler karşısındaki tavrımız budur.
Tam yeri gelmişken; Hamas’ın Türkiye’yi ziyareti. Büyük Ortadoğu projesi. Türkiye basınının tavrı… Filistin sorunu. Yukarda anlattığınız perspektiften baktığımızda bizim sahip çıkmamız gerekenler nelerdir?
Bugün dünya coğrafyasında bizdeki bazı gazeteler kadar, Amerikancı ve İsrailci gazeteler yok. İsrail işgalcidir. Gerçek olan budur ve bunu bilmeyen yoktur. Filistin toprağını işgal etmişsin, heriflere de bu topraklardan çıkacaksın deyip, silaha sarılınca “terörist” diyeceksin. Bu saçma siyasetlere İsrail ve ABD ittifakındaki köşe yazarları ve medya sözcülük etmiş ve gereken cevabı almıştır. Batılılar, Kızılderililerin yurdunu işgal ederken, özellikle kara, tepeleri işgal ederken, Kızılderilileri kılıçtan geçirirken, buna benzer şeyler söylediler. “Bunlar tabiatın ruhuna inanıyorlar. Bunlar medeniyet dışı varlıklardır” deyip öldürüyorlardı.

Bir medeniyet tanımı yaparak kendilerini “medeni”, diğerlerini “medeniyet getirilmesi gerekenler…”
Evet… Hamas, Kızılderililer gibi ülkesini savunuyor. İşgal altında iseniz direnebilmek en tabi ve onurlu hakkınız. Üstelik Hamas, işgal edilen topraklarının ilk gününden beri bu topraklarda yaşıyor. İspanya’da kovulduğunda Osmanlı’nın kucak açtığı Yahudiler bu topraklarda insanlık gördüler.
Biz işgal edenin sömürenin yanında hiçbir zaman olmayız. Katledilen Filistin halkıdır. Onlar bizim kardeşlerimizdir.

Son olarak okuyucularımıza yeni çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz?
Sanırım bir aya kadar bir ay içinde çıkacak Karanlığa Okunan Ezanlar başlığı altında yeni bir kitabım çıkacak. Ağırlıklı olarak Bosna Srebrenica katliamı. Bosna’yı anlattım ama Müslüman şehir geleneklerinin oluşturduğu bir kültürde çeşitleyerek değişik makalelerle anlattım. Yayıldığı günlerde büyük insanların, önemli imzaların takdirini kazanmış güzel yazılar. “Kardeşleme nedir?” gibi ya da bu dinin loncalarının geçmişi bizim iktisadi yapımızı tahlil eden yazılarla bir kitap oluşturdum. İnşallah bir ay sonra çıkacak. Röportajınız için, beni onure ettiniz. Teşekkür ediyorum. Bütün okuyucularınıza buradan selam söylüyorum. Bu çocuk sizin kardeşinizdir. Bu yazar daha çok kardeşiniz olmak için çalışacaktır. Söyleyeceğim bunlar. Çok teşekkür ederim.
Biz de okuyucularımız ve dergimiz adına teşekkür ederiz. Bize vakit ayırdığınız ve düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için.

Önceki İçerikEdebiyat Karın Doyurmaz Çay İçirir – 6
Sonraki İçerikLÜZUMSUZ ANILAR KATOLOĞU