Fatma Çolak

ABDURRAHİM KARAKOÇ

RÖPORTAJ | Abdurrahman BAYSOY & Behçet YANİ 7 Nisan 1932 tarihinde Kahramanmaraş/ Elbistan ilçesi Celâ köyünde dünyayageldi. Küçük yaşlarda şiire merak sardı. Nerdeyse 30 yıla varan bir zaman içinde kitapları baskı üstüne baskı yenilemektedir. Ülkemizde kitapları hiçbir şaire (hele hele hayattayken) nasip olmayan bir kabul görmüştür. 1985 yılından beri gazetecilik yapmaktadır. Bir ara politikaya girip ayrılan Karakoç'un politik taşlamaları kadar sevgi şiirleri de hemen...

LÜZUMSUZ ANILAR KATOLOĞU

Sarmış cigarasını akşam, çökmüş çardak altına Kaç fotoğraf çektirdiyse hepsi yanmış üstelik Yar bahane, yaşamak sevmekten daha zormuş Mevsimlerin ağrısı sanma ki bir kerelik Basılmış bir mezranın gözlerine...

ÇÜNKÜ SUSMAKTIR AŞK,

Kar topluyor kırdığımız aynalarda halâ saklı sûreti aşkın. Aşkın çocukları, atalarının kovulduğu diyarlara peşlerine taktıkları bulut uğultusu ve peşlerine takılan karanlık yüzlü hafiyelerle dönüyorlar...

HAY, HAYA, HAYAT

var git bir cinayet akşamında sına kalbini ellerinin biri çünkü henüz çocuk çağında diğeriyse kül doğuran bir yangın mübtelası nabzını yokluyor sık sık ısrarlı bir sonbahar ve terkedince...

KENDİ GELEN

kapılar örtülünce iki aşina keman dağılıyor caddede akşamı yara yara silahsız bir eşkıya düze iniyor gibi iniyor gökyüzünden ölümün içli sesi dağılıyor caddede akşamı yara yara gurbette kalanların gönderdiği...

SEHPADA SON SİGARA

bilmeden küstürdüğüm turnalar bağırdı evvela bilerek yatıştırdığım delişmen şubat günleri ve muhteris ağzımla nizamı bozulan çeşmeler hakeza seslendiler: dile getir! en iyi uzaktan bakılır dağlara dağları dile getir uzaklara...

GÖKTEN DÜŞEN ÜÇ ELMA ÜÇÜ DE ÇÜRÜK

hikayenin sonunda vınladı kurşun ölümün kocatamayacağını bile bile kuşları dokundu tetiğine sözün kızgın beyzade bu sır işte böyle ümmi bıraktı bizi bıraktı bütün sevdiğimiz şiirleri üryan koyulaşan kan sesi ve...

SILADAKİ YABANCI

öyle sahiplenmişim ki seni çok uzak kalmış bana ellerinin ağlarken takındığı ziynet ve bir bulutu resmederkenki anlamı gözlerinin böyle oldu: bir nehrin, sularını kabartıp da bir gece köprüleri yıkmasına özentili yüreğim kapılıp...

KIRILAN BİR KALEMİN DAĞLARI TUTAN SESİ

karanlığın voltasında kıpır kıpır ellerin öyle yağız öyle Deli Dumrul öyle hasbi kara çocuklara olan borcuna sayar ancak kırılan bir kalemin dağları tutan sesini. karanlığın voltasında kıpır kıpır...

SONRASI ‘MİNE’L AŞK’ !

kasılmış bozgun ertesi atlar arasından serinkanlı bir muhasaranın eşkıyaları geçer geçer tekmil yaban lehçeleriyle sancısız dudaklardan en kestirme ölümdür çünkü perdahlanmış kalplere gayr-ı meşhur ellerinde koşar adım uç...

ÖLÜM USULÜ AŞK

çevir başını: İstanbul parçalanıyor minareler birbirine sokulmuş mevsim tıknefes ayak izinde bir mahşer telaşı saklayan çocuk yırtıyor polis kordonlarını elleri uzanırken kefenine elleri yorgundur çünkü vakitsiz eleğimsağmalar  gömmekten soluktur...

UMUDUN Z’Sİ

yine  akşam olsun Tahir vekaletini gözlerinden alan bir akşam aşktan yana kısmeti kapalılar dem tutarken koyuca çarşamba pazarından dönerken anneler yorgun argın yahut kahvelerde bezgin adamlar düşlerini sıvazlarken barutla bütün...

DALGAKIRANA METHİYE

sabık gül kabartmalarının ön sezisiyle harlı tut ocağı, bir köşesinde ıslak güvercin göğsü ucu yanık mektuplar bir köşesinde şakilere sağlı sollu yol veren patikalar derde düşer, onulmaz derde,...